Karaciğer Tümörleri

Sağlıklı ve Hasta Karaciğer

1. Selim Karaciğer Tümörleri

1.a. Kavernöz hemanjiom

Hemanjiyom en yaygın selim karaciğer tümörüdür. Görülme oranı %3-10 arasındadır. Kadınları erkeklerden daha sık etkiler, oran 6:1’dir. Her yaşta görülebilirler. Hepatik arter veya dallarından beslenirler.

Genelde çapları küçüktür ve semptom yaratmazlar; genelde tesadüfen tespit edilirler. Çapı 4 cm büyük olanlar karında ağrı yapabilir veya hissedilebilir kitleye neden olabilir. Ayrıca nadiren de olsa kalp problemleri (kardiyak hipertrofi ve konjestif kalp yetersizliği) ve koagulasyon bozuklukları yaratabilirler. 

Kesin tanı, görüntüleme (sintigrafi, kontrastlı BT, MR veya anjiografi) ile konulabilir. Bu nedenle biyopsi nadiren gerekir.

Çoğu selim seyirlidir ve komplikasyonları (spontan rüptür ya da kanama) nadirdir. Bu nedenle çoğu karaciğer hemanjiomunda tedavi gerekmez, görüntüleme ile takip edilirler. .Bunun dışında belirti veren hemanjiomlar (ani hızlı büyüme, ağrı yaratması) lobektomi veya enükleasyon ile çıkarılmalıdır. Cerrahi açıdan uygun olmayan olgularda radyoterapi veya hepatik arter kateterizasyonu ile embolizasyon uygulanabilecek alternatif tedavi seçenekleridir.

 

1.b. Hepatik adenom

Tüm karaciğer tümörlerinin %2 si ni oluşturur. Hepatositlerden kaynaklanmaktadır. Hepatik adenomlar yüzde 90 oranında kadınlarda görülür. Kadınlarda sıklıkla 30-50 yaşlarında görülür. Doğum kontrol (östrojen içeren) hapı ya da hormon terapisi alan hastalar, gebe kadınlar, ya da steroid yanlış kullanan kadın hastalarda, glikojen depo hastalığı olanlarda risk mevcuttur. Son yapılan çalışmalarda diyabet, obezite, yüksek tansiyon ve lipid metabolizmasındaki problemler de yatkınlık yaratabilir. 

Hastaların çoğu semptomsuzdur ve tesadüfen görüntülemelerde saptanır. Belirti veren hastaların çoğunda sağ üst kadran ağrısı, sarılık ve laboratuvar değerlerinde (özellikle alkalen fosfataz ve gama glutamil transferaz ) bozukluklar görülebilir. Akut karın boşluğu kanaması ve şok semptomları ile de başvurabilirler.

Genellikle karaciğer sağ lobda yerleşirler. Tek lezyon olarak ve değişen boyutlarda (1-30 cm) görülürler. Sadece görüntüleme ile kesin tanı zor olduğu için ve malignite potansiyeli bulunduğundan biyopsi gerekebilir. Aspirasyon biyopsisi güvenlidir, fakat kalın iğne biyopsisi kanama tehlikesi yüzünden risklidir. Laparoskopik veya açık yöntemle eksizyonel biyopsi de rüptür riskinden dolayı tercih edilebilir. 

Hasta sayısı az olduğundan tedavide belli bir rehber oluşturulmamıştır. Komplikasyon durumunda (malignite şüphesi, spontan kanama, rüptür) tedaviye yaklaşımda önemlidir. Maligniteye dönüşüm (HCC) erkeklerde daha yaygın ve %4,2 oranında kanama ise 20-40% oranında görülür.

Boyutu >5 cm olan, hızlı büyüme gösteren, semptom yaratan, HCC ile ilişkili moleküler marker, tümör değerlerinde artış (AFP), erkek hasta, glikojen depo hastalığı olanlarda cerrahi önerilmektedir. 

Bir kısmı wedge rezeksiyon ile çıkarılabilir, fakat derin yerleşimli veya büyük lezyonlar genellikle parsiyel hepatektomi gerektirirler. Hepatik adenomlar, oral kontraseptifler ya da steroidler kesildiğinde ya da gebelik sonrası gerileyebilirler. Radyoterapi ve kemoterapinin tedavide değeri yoktur.

 

1.c. Fokal nodüler hiperplazi 

Karaciğerin 2. En sık görülen iyi huylu tümörüdür. Fokal nodüler hiperplazi, kötü huylu potansiyeli olmayan iyi huylu bir tümördür. Kadınlarda daha sık görülmektedir. Genellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda olmakla birlikte her yaşta görülebilir. Doğumsal damarsal bir anomali nedeniyle gelişir (A_V malformasyon). Makroskopik olarak, tümör iyi sınırlı, sert yapıda, genellikle 2-3 cm çapında subkapsüler kitledir. 

Fokal nodüler hiperplazisi olan hastaların çoğu belirti vermez. Semptomlu hastalarda lezyonlar, geniş çaplı (4-7 cm) ve nadiren birden fazla sayıdadır. Genelde sağ üst kadranda ağrı, rahatsızlık hissi ve bazen de sağ üst kadranda kitle ile ortaya çıkmaktadır. Tanı genellikle görüntüleme ile (ultrasonografi, manyetik rezonans ) konur. Kontrastlı görüntülemelerde santral skar görülmesi karakteristiktir. Eğer yoksa hepatik adenom ve hepatosellüler karsinomdan ayrılması zordur. Hepatik adenomların tersine bu tümörler nadiren büyür veya kanarlar. 

Büyüme olması ya da ağrı yaratması durumunda, tanıda şüphe olması halinde cerrahi önerilebilir. 

 

1.d. Nodüler regeneratif hiperplazi

Sirotik olmayan, diffüz hepatosellüler bir patolojidir, multipl nodül ve aralarda hepatik atrofi alanları ile karakterizedir. Sıklıkla portal hipertansiyon ile birliktedir. Tedavi çoğu kez portal hipertansiyona yönelik olarak planlanır.

 

1.e. Basit karaciğer kistleri 

 Karaciğer kistleri yaygındır. Sıvı içerikli yapılardır ve genelde kadınlarda görülür. Genelde gelişimsel, inflamasyona sekonder ya da travma sonrası ortaya çıkabilirler. Karaciğer kistleri Polikistik böbrek hastalığı ve karaciğerin paraziter (hidatik kist) hastalıklarında da görülebilir.

 

1.f. Pseudotümörleri

Pseudotümörler karaciğer tümörlerinden anormal doku proliferasyonu olan karaciğer tümörlerinden ayrılır. Hücre çoğalmasından farklı olarak dokunun “ bölgesel değişimi” ) söz konusudur. Sorun görüntüleme tetkiklerinde karaciğer kitleleri ile karıştırılmasıdır. Pseudotümörlere örnek olarak hepatik fibrozis, yağlı karaciğer değişiklikleri ve inflamatuar pseudotümör sayılabilir.

 

2. Karaciğerin Primer Habis Tümörleri

Primer karaciğer kanserleri dünyada en sık görülen 5. Kanser olmakla birlikte ölüme en sık neden olan kanserler arasında ise 2. Sıradadır. Primer karaciğer kanserlerinin yüzde 95’ini hepatosellüler karsinom (HCC) (yaklaşık 80-85%) ve kolanjiosellüler karsinom (CCC) oluşturur. 

Hepatektomi prosedüründe elde edilen tecrübe, sistemik tedavilerdeki ilerlemeler ve lokal tedavilerin yaygınlaşması ile çoğu hasta yaşam süresinde belirgin iyileştirme yaratacak kombine tedavilerden faydalanabilmektedir. 

 

2.a. Hepatosellüler karsinom 

Sıklıkla (%80-90) kronik karaciğer hastalığı olanlarda gelişmektedir. Görülme yaşı batı ülkelerinde 50-60 yaşlar arasındadır, Asya ve Afrika’da ise daha genç olmaktadır. Erkeklerde kadınlara göre 4-9 kat daha sık görülmektedir.

Kronik Hepatit B ve C virüsü (HBV ve HCV) infeksiyonu dünya çapında başlıca nedendir. Diğer risk faktörleri arasında alkol kullanımı, aflatoksin maruziyeti ve nonalkolik yağlı karaciğer (NASH) ya da steatohepatit bulunmaktadır. Bu risk faktörlerinin sıklık dağılımı bölgesel olarak farklılık göstermektedir. Örneğin Hep B Çin’de en yaygın sebep iken Hep C ve alkol Amerika’da daha sık nedenleri oluşturmaktadır. Genetik sebepler arasında hemakromatozis ve α-1 antitripsin eksikliği sayılabilir. 

Hepatit B aşısı ile Hep B oranında ve HCC görülme oranlarında düşme beklenmektedir. Diğer yandan Amerika’da Hep C ile ilişkili HCC ile ilişkili ölümler kanser ilişkili ölümler sıralamasında en hızlı yükselen nedenler arasındadır ve bu oranın artması beklenmektedir. Nitekim HCC gelişmesi için Hep C enfeksiyonu sonrası yaklaşık 20 yıllık bir periyod gerekmektedir. 

En sık görülen semptomlar hastalığın ilerlemesi ile birlikte ortaya çıkmaktadırlar. Bunlar halsizlik, yorgunluk, iştahsızlık, üst karın ağrısı ve kilo kaybı olarak sayılabilir. Olguların 1/3’ünde belirgin sarılık görülür. HCC ile birlikte birçok kansere bağlı hormonal tablolar ortaya çıkabilir. Bunlar içinde en yaygın görüleni hipoglisemidir. Bunun dışında AFP, globulinler, haptoglobin, seruloplasmin, alfa1 antitripsin, ALP ve isoferritin gibi serum proteinlerinde anormallikler saptanabilir. 

 

HCC tanısı görüntüleme ile konulabilir. Tipik özellikleri karaciğer protokol (dinamik 3 fazlı) BT ya da MR altta yatan karaciğer hastalığı olan olgularda >2 cm lezyonlarda erken arteryal tutulum ve gecikmiş washout, kapsülde artmış tutulum ve zamanla boyut artışı görülmesi şeklindedir. Sıklıkla küçük satellit nodüller bulunur. Daha küçük kitlelerde ise bu bulgular tam olmayabilir; fakat benzer bulgularla birlikte artmış AFP düzeyleri bizi uyarmalıdır. Eğer görüntüleme bulguları desteklemiyorsa ve/veya altta yatan hastalığı olmayanlarda gelişen yeni lezyon varsa biyopsi yapılabilir.

Tedaviye karar verirken yapılan sınıflandırmalarda tümör ilişkili faktörler, karaciğer fonksiyonlarının durumu, hastanın performansı en önemli faktörler arasındadır. Barcelona karaciğer hastalığı skorlaması (BCLC) günümüzde en sık kullanılandır. Karaciğere sınırlı hastalıklarda sistemik tedavilere nazaran -karaciğer odaklı- lokal tedaviler (termal ablasyon (RFA veya mikrowave, TACE, TARE -vaskuler yolla tedavi, hepatik arter-, RT) başlangıç tedavide tercihidir. Son zamanlarda cerrahi daha yaygın yapılmaktadır. Özellikle metastatik hastalığı olmayan, karaciğer fonksiyonları normal olan ya da kompanse sirozu ve portal hipertansiyon eşlik etmeyen hastalarda cerrahi düşünülmelidir. 

Yapılan randomize kontrollü çalışmalar ve metaanalizler ışığında uzun dönem sonuçları göz önüne alındığında karaciğer rezeksiyonu 5 cm altındaki kitlelerde RFA e nazaran daha iyi sonuçlar gösterdiyse de <2 cm kitlelerde de benzer sonuçlar mevcuttur. Yine de küçük kitlelerde diğer faktörleri birlikte değerlendirip uygun olan hastalarda cerrahi önerilebilir. İki cm üstünde kitlesi olan hastalar karaciğer nakli açısından değerlendirilmelidir. Milan kriterlerine (1 tümör ≤5 cm ya da >3 cm 3 tümör) uygunluk sağlayan hastalarda karaciğer nakli altın standart olarak kabul edilmektedir. 

Rezeksiyon ve organ nakli kararı “organ kısıtlılığı, nakil için hastanın genel durum uygunluğu sorunu, ekip tecrübesi ve merkez imkanları ile belirlenir. Günümüzde 5 cm üzeri ve 10 cm üzeri kitlelerde rezeksiyon sonuçlarının daha küçük kitlelerdeki sonuçlarla benzer olduğu raporlanmıştır. Karaciğer rezeksiyon tekniğinin son 25 yıl içindeki gelişmeleri ameliyat ve hastane ölüm oranlarını yüzde 10-25’lerden yüzde 5’in altına düşürmüştür. Cerrahi sınır negatifliği elde edilebiliyorsa nonküratif tedavilerle karşılaştırıldığında rezeksiyon her zaman tercih edilmelidir. 

Cerrahi çıkarılamayacaksa karaciğer nakli hasta için bir seçenek yaratabilir. Bu hastaların çoğu köprüleme tedavilerine ihtiyaç duyarlar. Uygun olmayanlarda sistemik tedavi modelleri (molekuler tedavi, immunoterapi(immun kontrol noktası inhibitörleri), sitotoksik kemoterapi) yaklaşımı izole ya da kombine edilebilir. 

Büyük kitlesi olan hastalarda(TACE uygun değil) lokorejyonel tedaviden ziyade özellikle immunoterapi bazlı sistemik tedavi başlangıçta tercih edilmelidir. Tedavide atezolizumab la birlikte bevacizumab , kontraendike ise durvalumab la birlikte tremelimumab, molekuler tedaviye üstün olarak bildirilmiştir. TACE ile lenvatinib alternatif tedavi modeli oluşturmaktadır. 

Damar tutulumu olanlarda cerrahi rezeksiyon halen tartışmalı bir konudur. Bu hastalara genellikle portal ven tümör trombüsü eşlik eder ve metastatik hastalık olarak kabul edilmektedir. Daha önceleri bu hastalarda palyatif tedavi önerilirken son yıllarda özellikle distal yerleşimlilerde sistemik tedavi ve sonrasında uygun hastalarda operasyon alternatif olarak sunulmaktadır. 

 Tedavi altında hastalığın ilerlediği gözlenirse ya da ekstrahepatik hastalık varsa karaciğer fonksiyonları uygun olanlarda sistemik tedavi ya da sadece kitleye yönelik girişim yapılabilir. 

*Karaciğerin dışında olan yayılım şu organlara olabilir: Akciğerler (yüzde 30-50), diyafragma (yüzde 10-15), kemikler (yüzde 5-20), sürrenal ve periton (yüzde 5-10). HCC’ların yüzde 60’ında tanı konduğunda ekstrahepatik metastaz mevcuttur. 

*Tedavi edilmeyen hastalarda semptomların ortaya çıkmasından itibaren ortalama yaşam süresi yaklaşık 4 aydır. Beş yıllık genel yaşam %15 ten ve kanser ilişkili yaşam oranı ise %20 den azdır.

 

2.b. Kolanjiokarsinom

Karaciğerin primer habis tümörlerinden biri de epitelyal kaynaklı periferik safra kanallarının kanserleridir. İntrahepatik (%20-25) ve ekstrahepatik yerleşimli olarak iki şekilde karşımıza çıkabilir. Tanı genellikle sporadiktir. Risk faktörleri arasında primer sklerozan kolanjit, koledok kistleri, çeşitli parazit ya da toksin maruziyetleri, Hep B ve C ve çağımızın büyüyen problemi NASH(alkol dışı steatohepatit) olarak sayılabilir. Her üç intrahepatik kolanjiokarsinom (ICC) hastasından sadece biri küratif tedaviye uygundur.

Hastalar karın ağrısı, kilo kaybı ya da karında kitle, şişlik şikayetleri ile başvurabilir. Ekstrahepatik yerleşimliler sarılık ile başvururken ICC hastalarında sarılık nadirdir. Laboratuvar değerlerinde CA 19-9 hastaların yarısında, CEA hastaların %20 sinde artmıştır. ICC hastalarında görüntülemelerde safra yollarında genişleme ve parankim atrofisi görülür. Doku biyopsisi tek kesin tanı yöntemidir fakat preoperatif tanıda zorunlu değildir. Görüntülemeler ICC yi destekliyorsa (tomografide hipoekoik kitle, geç ya da venöz fazda artmış kontrast tutulumu, safra yolu genişlemesi ve parankim atrofisi, MR da T1 de hipodens T2 de hiperdens kitle, kitle periferinde progresif tutulum) yeterlidir. Operasyona uygun olmayan hastalarda biyopsi sistemik tedavi için gereklidir. 

Cerrahi rezeksiyon tek tedavi şansı olsa da tanı anında buna uygun hasta sayısı fazla değildir. Uygun hastaların yaklaşık ¾ ü hemihepatektomi ya da genişletilmiş hepatektomiye ihtiyaç duyar ve negatif sınır 80% inde sağlanabilir. Buna rağmen uzun dönem sağkalım düşüktür; cerrahi sonrası 5 yıllık sağkalım %20-30 civarındadır. 

 Kötü prognostik göstergeler arasında multiple tümör, vasküler invazyon, rejyonel lenf nodu metastazı, periduktal invazyon, ve uzak metastaz sayılabilir. R0 rezeksiyon yaşam süresinde düzelme ve rekürrens oranlarında düşüklük sağlar. Lenf nodu disseksiyonu ise ICC hastalarında ayrı önem taşır. Lenf nodu metastaz olması en önemli prognostik göstergelerdendir ve pozitif olan hastalarda tümör sayısı ve vasküler invazyon önemini kaybeder. Bu nedenle ICC hastalarında portal lenfadenektomi önerilir. Karaciğer sağ lobu hepatoduodenal ligamente sol lobu ise sol gastrik nod alanına -mide küçük kurvatur- drene olduğundan bu bölgelerdeki lenf nodlarının da temizlenmesi önerilir. 

Hasta yaşam süresindeki düzelmelere rağmen hastaların yaklaşık yarısında ilk yıl içinde karaciğerde rekürrens olur. İlk 2 yıl metastazların çoğu (%80) karaciğer içinde iken 2 yıldan sonra rekürrenslerin çoğu (%60) genelde ekstra hepatik olarak saptanır. %80’inde ilk 2 yıl içinde rekurrens olur. 

Yüksek rekürrens ve düşük survi oranları nedeniyle özellikle cerrahi pozitiflik ve/veya lenf nodu pozitifliği olanlarda KT ve RT fayda sağlayabilir. First-line KT olarak gemcitabin+cisplatin kombinasyonu, second-line ise FOLFOX+capecitabine tercih edilebilir. RT modelleri ablasyona (RF veya mikrowave) göre daha tercihi olmakla birlikte eğer alanına uzman girişimsel radyolog varsa radyoembolizasyon (TARE) daha da iyi sonuçlar verebilmektedir. TACE yine tercih edilen yöntemler arasındadır. Özellikle rezeksiyona yeri nedeniyle uygun olmayan, lenf nodu pozitiflik şüphesi olan hastalarda neoadjuvant tedavi önerilebilir. Bu hem tümörün biyolojik davranışını görmede hem de cerrahide R0 sınır sağlanmasında yardımcı olabilir.

Son çalışmalarda immunoterapinin yeri araştırılmış; bu hastalardaki güvenlik etkinliği henüz tam doğrulanmamış olsa da klinik çalışmalar devam etmektedir. ICC hastalarında tümör mikroçevresi antitümör immun yanıtı baskılama yolu ile tümör oluşumunu destekler. Immunoterapinin amacı yeni bir tümör mikroçevresi oluşturmaktır. Bu nedenle immun kontrol noktası inhibitörleri, tümör aşıları, kimerik antijen reseptörü (CAR) T-hücreleri-genetik modifiye- kullanılabilir. Fakat hangi hastalarda faydalı olacağı ile ilgili prediktif biyomarkerları tespit etmek önemlidir ve çalışmalar bu konuda yoğunlaşmıştır. 

Bazı merkezlerde bu hasta grubu karaciğer nakli listelerinde de yer almaktadır. Çok iyi seçilmiş lokal ileri, cerrahi şansı olmayan extrahepatik CC olgularına yönelik bir alternatif seçenektir. Yapılan serilerde başarı preoperatif KT alanlar için 5 yıllık yaşam % 53-82 arasındadır.

Sonuç olarak primer karaciğer tümörleri dünya genelinde ciddi morbidite ve mortalite ile seyreder. Tedavi kompleks ve tümör biyolojisinden hastanın genel durumuna kadar birçok faktör ile ilişkilidir. HCC hastaları için farklı tedavi modaliteleri (ablasyon, rezeksiyon, organ nakli) olsa da rezeksiyon uygun hastalarda uzun dönem iyi sonuçlar sağlamaktadır. ICC hastaları için de tek potansiyel tedavi yöntemi cerrahidir. Benzer onko-cerrahi felsefeleri geçerli olsa da ICC de portal lenfadenektomi surveye etkisi (evreleme ve prognoz için) nedeniyle ek olarak önerilmektedir. Başarılı cerrahiye rağmen gerek lokorejyonle gerek sistemik rekürrens oranları yüksektir. Bu nedenle uygun cerrahi sonrası adjuvant tedavi ya da tümörü cerrahiye uygun hale getirmek için neoadjuvant tedavi göz önünde tutulmalıdır. Hasta , tümör ve tedavi faktörlerindeki çeşitlilik nedeniyle her hastaya kişiselleştirilmiş tedavi multidisipliner bir şekilde devam eder.

3. Karaciğer Sekonder (Metastatik) Habis Tümörleri

Karaciğerin metastatik-sekonder tümörleri, prikmer araciğer kanserlerinden 20 kat kadar daha fazla görülürler. Karaciğerin filtreleme özelliği nedeniyle kan dolaşımına karışan kanser hücreleri de karaciğerde takılır ve büyümeye devam eder. İki tip metastaz vardır. Kava tipi ve porta tipi… Kava tipinde (Örneğin kemik, meme, prostat ve böbrek kanserleri) metastaz yolu karaciğer atardamarıdır. Direkt tümörden veya akciğer filtresinde tutulduktan daha sonra gelebilirler (akciğer ve meme kanseri gibi). Porta tipinde gastrointestinal organ kanserlerinden metastaz söz konusudur. Sindirim sisteminden gelen kanın ilk önce karaciğerden geçmesi nedeniyle yüksek orandadırlar. Kalın barsak, rektum, ince barsak, safra yolları, mide ve pankreas kanserlerinde izole tutulum sık görülür. Kolorektal metastazlarda CEA artışı, alkali fosfataz yüksekliği özellikle değerli takip parametreleridir. 

Karaciğer metastazlarının tedavisi, yayılımın hangi organdan olduğuna, karaciğerdeki tümörlerin yerleşim yerine ve yaygınlığına, karaciğer dışında ek bir organa yayılım olup olmadığına bağlıdır. 

Çok uygun ve iyi seçilmiş vakalarda meme, mide, bazı pankreas tümörleri, hormon salgılayan bazı tümörler(örneğin nöroendokrin tümörler), testis ve over kaynaklı bazı tümörler, bazı böbrek tümörleri gibi tümörlere ait karaciğer metastazlarını da başarı ile çıkarmak ve beklenen yaşam süresini uzatmak mümkün olabilmektedir. Karaciğer metastazlarının tedavisi açısından kolorektal kanser metastazlarını ayrı tutmak gerekir. Kolorektal kanserlerin en sık metastaz yaptığı organ karaciğerdir; her dört kolorektal kanser hastasından biri hastalık seyri esnasında karaciğer metastazı yapar. Bu hasta grubunda karaciğerdeki metastazlarının cerrahi tedavisi çok önemlidir.

Prensip olarak genişletilmiş rezeksiyonlar yerine karaciğeri koruyucu girişimler (hemihepatektomi, anatomik segmentektomi, atipik rezeksiyon, wedge rezeksiyon gibi) tercih edilmelidir. Cerrahi olarak çıkarılan hastalarda gerek karaciğerde gerek diğer organlarda tekrarlama söz konusu olabilir. Bu tarz riskleri önlemek için cerrahi ile birlikte uygun bir kemoterapi ve/veya lokal tedaviler (ör. Radyofrekans ablasyonu, ...) uygulamak gereklidir. 

Cerrahi olarak çıkarılamayan metastazlar, uygun kemoterapi kombinasyonları ile küçültülüp cerrahiye uygun hale getirilebilir. Cerrahi uygulanamayacak vakalarda tek yöntem kemoterapidir. Bu sistemik yapılabileceği gibi, lokal olarak sadece karaciğere yönelik de yapılabilir. Bu durumda kararı cerrah, onkolog, girişimsel radyolog ve hasta birlikte vermelidir.

Cerrahi uygulanamayan karaciğer metastazlarında beklenen yaşam oldukça sınırlı iken, cerrahi olarak metastazların çıkarılabildiği hastalarda uzun dönem yaşam (5-yıllık sağ kalım %20-30) mümkündür. Bronş, mide, pankreas kanserlerinin hepatik metastazlarında alınan sonuçlar kolorektal metastazlar kadar yüz güldürücü değildir.

Cerrahiye uygun olmayan hastalarda karaciğer nakli günümüzde diğer çalışma alanlarından biridir. Son zamanlarda ALPPS ve RAPID gibi aşamalı cerrahiler bu hasta gruplarında tercih edilen yöntemler arasında olmakla birlikte iyi seçilmiş hasta gruplarında karaciğer nakli uygulayan ve bu konuda halihazırda global çalışma projesi oluşturan 6-7 merkez söz konusudur. Yayınlanan serilerde ortak bir kriter oluşturulmadığı ve sonuçlar arasında çok büyük farklılıklar (5- yıllık survi =%18-83) olduğu görülmektedir. Doğru hasta seçimi bu hastalıkta başarı için şarttır. Kriterler arasında molekular prognostik faktörler arasında en sık BRAF wild tip ve RAS mutasyonları dahil edilmektedir. Özellikle canlı vericili nakiller olduğu için operasyon elektif gerçekleştirilmekte ve perioperatif riskler daha düşük olmaktadır. 

 

 

Not: Bilgiler Uptodate, Pubmed, Google akademik gibi tıbbi yayın organlarının son 5 yıllık verilerinden derlenmiştir. 


Karaciğer Nakli El Kitapları, Hastalar ve Hasta Yakınları için

International Liver Center

İletişim Bilgileri

dr@yamantokat.com

Fulya Mah. Yeşilçimen Sk.
Polat Residence No: 12/407
Şişli, İstanbul, Türkiye

instagram Facebook Linkedin Youtube WhatsApp

Please publish modules in offcanvas position.